Hüseyin Gazi Derneği ve Vakfı
Hüseyin Gazi binse gelse atına İnan olmaz çarkı felek zatına
Hz. Ali Hacı Bektaş-ı Veli Atatürk
1. Uluslararası Seyyit Nesimi Sempozyumu (17-19 Haziran 2005)

Bu içerik 19 Mayıs 2017 12:35 tarihinde eklendi ve 9.726 kez gösterildi

Sempozyumlar

1. Uluslararası Seyyit Nesimi Sempozyumu (17-19 Haziran 2005)
Paylaş
Paylaş
Tweetle
Paylaş

SUNUŞ

Nesimî adı Türk insanının hem yüreğinden hem de dilinden düşmez. 1400'lü yıllardan bu günlere bu ad atalarımızın aktarımından gelmiştir. Ancak kütüphanelerimizde bu alanda yapılan çalışmalar tam anlamıyla yeterli olmamıştır. Tarihte düşünceleri uğruna yaşamlarını yitiren insanlar çok azdır, ancak onların yaşam süreleri, adları ömür boyu akıllardan çıkmaz. Bunlardan birisi de Seyit Nesimî'dir. Çocukluğumdan beri hep duyduğum şu sözlerin arkasını aramışımdır. "Mansur gibi asıldı, Nesimî gibi yüzüldü". Alevi-Bektaşi deyişleriyle bu tümce hep birlikte anılagelmiştir. Ozanın sazının telinden dinlediğimiz ve dizelerinden aldığımız bu sözler bizleri hep düşündürmüştür.

2003 yılında Şah İsmail (Hatai) Sempozyumunu yapmayı planladığımızda ve bu sempozyumun sonuçlarının istenilenden daha yararlı olduğunu gördükten sonra  "Daha neler yapılabilir" diye düşünmeye başladık. Çünkü Şah İsmail, Türk dünyasının ve yakın komşularımızın bir ortak değeriydi. Özellikle İran ve Azerbaycan'da bu konuda gördüğümüz yakın ilgi ve dostluk göstergesi, ortak kültürümüze ve ortak değerlerimize daha da ötesi barış ve kardeşliğe ne kadar katkı sağladığını görmemiz bizi yeni arayışlara itti.

Nüfusunun yüzde kırk altısı Türk olan ve büyük bir bölümüyle de tarihsel olarak kültür bağımız bulunan İran ile tamamı bizim kültürümüzle çakışan Azerbaycan, ayrıca Nesimî'nin asılıp derisinin yüzüldüğü yer olan Suriye, diğer bir komşumuz olan Irak'la da çok yakın kültürel bağlarımızın bulunduğu gerçeğinden hareketle ortak değer arayışına, Nesimî'nin daha uygun düşeceğinden hareketle ikinci bir sempozyumun Nesimî olmasına karar verdik.

Evrene Sığmayan Ozan Nesimi

Nesimî konusunda Azerbaycan'da birkaç çalışma yapılmıştır. Ülkemizde de somut birkaç çalışmanın yanında Prof. Dr. Hüseyin AYAN'ın uzun ve soluklu bir çalışmasıyla ortaya çıkan Nesimi Divanı bu alanda büyük bir boşluğu doldurmuştur.

Ancak konuyu bir de bilim dünyasının ortaklaşa tartışmasının güzel sonuçlar ortaya çıkaracağı beklentisiyle 17-19 Haziran 2005 tarihleri arasında Ankara’da böyle bir sempozyum düzenledik. Sempozyuma Türkiye üniversitelerinin çeşitli fakültelerinden yoğun bir ilgi olduğu kadar, Azerbaycan'dan da öylesine bir ilgi gördü. Yapılan sempozyum; Türkiye, Azerbaycan ortaklığına dönüştü. Azerbaycan Milli İlimler Akademisi Folklor Enstitüsü ile Hüseyin Gazi Kültür Sanat Vakfı'nın ortak girişimiyle bu sempozyum sonuçlandırıldı.

Hiç şüphe yok ki Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın maddi ve manevi katkıları bu sempozyumun yapılmasını sağladı. Başta Kültür Turizm Bakanı Sayın Atilla KOÇ olmak üzere, Bakanlık Müsteşarı Sayın Prof. Dr. Mustafa İSEN, Araştırmacı ve Eğitim Genel Müdürü Sayın Doç. Dr. Ahmet ARI'ya değerli katkılarından dolayı teşekkürü bir borç bilmekteyim. Aynı bakanlığın Sayın Müsteşarı Prof. Dr. Mustafa İSEN, Şah Hatai Sempozyumuna da böylesine bir katkı vermiş ve bizi bu anlamda yüreklendirilmişti. Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Sayın Namık Kemal ZEYBEK'e sempozyuma yaptığı maddi katkılardan dolayı teşekkür ediyorum. Cem Vakfı ikinci Başkanı Sayın Bayram KAYA’ya, Sayın Ertuğrul ARSLAN’a ve İstanbul Kartal Cemevi Vakfı Başkanı Sayın Mehmet BOY'a Abdal Musa Derneği Başkanı ve Köy Muhtarı Ali TÖREN'e, İstanbul'dan işadamı ve Cem Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Rasim ve Yaşar TÜKEK'e Hüseyin Gazi Derneğine, Atatürkçü Laik Eğitim Vakfı Başkanı Sayın Abdurrahman KURTASLAN'a, Araştırmacı-Yazar Dr. Hayrettin İVGİN'e, Araştırmacı-Yazar Piri ER'e, TESK Genel Başkanı Sayın Derviş GÜNDAY'a, Azerbaycan Vektör Beynelhalk İlim Merkezi Başkanı Sayın Prof. Dr. Elçin İSKENDERZADE’ye, Azerbaycan MİA Folklor Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Hüseyin İSMAİLOV'a, Prof. Dr. Fuzuli BAYAT'a, Prof. Dr. Aygün ATTAR'a, Hüseyin Gazi Derneğinden Av. Ali YILDIRIM’a, Yaşar ELBİSTANLIOĞLU’na, Cemal MUTLUER’e, Sabri YILMAZ’a,  Aydın DURDU’ya, Timur YILMAZ’a, Cemal DEMİRKAYA’ya, Cuma KAMAN’a, Sevgi ÖZ’e emeklerinden dolayı; ayrıca bu kitabın basımına katkı sağlayan DSP Genel Başkanı Sayın Zeki SEZER’e ve çalışma arkadaşlarına teşekkürlerimi sunuyorum.

                                                     Gülağ ÖZ

                                              Araştırmacı- Yazar

                             Hüseyin Gazi Kültür ve Sanat Vakfı Başkanı

 

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI ARAŞTIRMA VE EĞİTİM GENEL MÜDÜRÜ DOÇ. DR. AHMET ARI'NIN AÇIŞ KONUŞMALARI

Değerli hocalarım, değerli konuklar, öncelikle sayın başkana iltifatlarından dolayı teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İnsanlığın başlangıcından bu yana gelen macerayı tek bir cümlede toplayacak olursak karşımıza o ve ben ilişkisi çıkar. Tarih boyunca en alt seviyede düşünen ve algılayan insandan en üst idrak seviyesine sahip insana kadar bütün insanların son tahlildeki uğraşısı bu olmuştur. Bu uğraşı üstün idrak seviyesindeki insanların elinde bir öğretiye ulaşmış ve kendini bilmeyi hedeflemiştir. Bin bir türlü ciheti olan ve bütün halde tasavvuf ile ifade edilen bu öğretinin tezahürlerinden biri de Şiilerce altıncı imam Caferi Sadık'a atfedilen harfler bilimi temelli ve Tevrat yorumları kökenli bir öğreti olan Hurufıliktir.

Hurufılik, 1394'de Nahçıvan'da Alincak'ta Timurlenk'in oğlu Miran Şah zamanında Fazlullah Astarabadi el Hurufi tarafından kurulmuş olup onun ölümünden sonra Anadolu ve özellikle Rumeli'de yaygınlaşmıştır. Hurufıliğin başta gelen propagandacılarından biri - ve kuşkusuz en büyüğü- Bağdat bölgesinde doğmuş, uzun zamandır Irak'lı bir Türk olduğuna inandığımız bir Azeri Türkü olan Seyyid İmameddin Nesimi'dir. Bugün, Azerbaycan'lı araştırmacıların sayesinde Nesimi'nin Şirvan'ın başkenti Şamahı'nın yakınında kendi adını taşıyan -yada lakabını- bir köyde 1370'e doğru doğduğunu öğreniyoruz. Nesimi, Fazullah'ın en sadık müridi ve hatta damadı olur. 1417' de Alep (Halep)'te ölümüne kadar çeşitli ülkelerde canla başla bu öğretiyi yaymaya çalışır. Bununla birlikte, Kabala'yı öğreniminin temeli yapan Fazlullah'ın tersine Nesimi, evrensel sevgi üzerine kurulan ve Muhyiddin İbni  Arabi ve  halefleri tarafından özümlenmiş olan bilinirci (gnostik) ve yeni Platoncu bir öğreti olan "Vahdet-i Vücut"u, "Varlığın Birliği"ni savunur.

Louis Massignon, Nesimi'de Hallac-ı Mansur'un bir devamını görür. Nesimi'ye göre, yaratılışın merkezinde nuru, insana yansımış olan Tanrı vardır. İnsan kemale ererek ve kendini feda ederek, Tanrı ile birliğe ulaşabilir. "Şüphe edilemez ondan ki, -der Nesimi-, ben dengi bulunmayan Tanrı ile birim; hem onun ezeli zatı, hem de sıfatıyım. Kendini tanırsan, Tanrı'yı tanırsın". "Kendini bilme", Bektaşi öğretisinin de temellerinden biridir. İnsan, kendini tanıyarak, tanrısal doğasını kavrar. Hurufîlik Nesimi sayesinde, bir anlamıyla, Vahdet-i Vücud yani varlık birliğini savunduğu için Bektaşiliği bütünleyen bir parça olacaktır.

Nesimi'yi anlatmaya cümleler yetmiyor… Evet, adanmış bir ruh. Yapıp ettiği her şeyi ve başına gelen bütün musibetleri sadece O' nun hoşnutluğunu kazanma hedefine bağlayan bir ruh..

   Ger beni yandırsalar, toprağımı savursalar

   Külüm oddan çağırsalar Settar senden dönmezem

Nesimi'yi anlama ve anlatma çabası… Bu sempozyum da bunun bir tezahürü. Bu ve benzeri çalışmaların, gayretlerin çokça yapılması gerekiyor. Birliğin ve beraberliğin temel şartlarından biri bu. En çok ihtiyacını duyduğumuz şey de bu.

   Bende sığar iki cihan / ben bu cihana sığmazam

   Gevher-i lâ-mekan benem / kevn ü mekâna sığmazam

Şairin bu müthiş beytini okuyabilmek, anlayabilmek için Tasavvuf ve Hurufîlik konusunda büyük bir alt yapımızın olması gerekiyor. Pozitivist bir kişinin kendi mekanına sığmayan şairin o müthiş iştiyakını anlaması mümkün değil. İşte bu iştiyakı anlamaya yöneliktir bu çabalar. Bundan başka Nesimi'den bize kalan metinler çok önemli birer Türk dili yadigarıdır. Konu bu yönüyle de büyük önem arz ediyor.

Bu yüzden ben sayın başkanın şahsında bütün vakıf yöneticilerini ve bu sempozyuma emeği geçen herkesi kut1uyor; şahsım adına, Bakanlığım adına teşekkür ediyorum.

İÇİNDEKİLER

Paylaş
Paylaş
Tweetle
Paylaş

Diğer Sempozyumlar

Kerbela ve Hz Huseyin Sempozyumu

Kerbela ve Hz Huseyin Sempozyumu

Hit: 4.198

Fuzuli Sempozyumu (19-20 Haziran 2009)

Fuzuli Sempozyumu (19-20 Haziran 2009)

Hit: 6.351

Anadolu Alevi İnancında OCAKLAR VE DEDELİK KURUMU (15-16 Aralık 2006)

Anadolu Alevi İnancında OCAKLAR VE DEDELİK KURUMU (15-16 Aralık 2006)

Hit: 8.537

1. Şah Hatai Sempozyumu (9-10 Ekim 2003)

1. Şah Hatai Sempozyumu (9-10 Ekim 2003)

Hit: 9.197