Hacı Bayram Veli
HACI BAYRAM VELİ
Osmanlı Devleti?nin kurulması, ilişkilerin dinsel bir hoşgörü içinde yürümesi, barış ve dostluğun ön planda tutulmasının altında yatan bir neden hiç şüphe yok ki Anadolu Erenlerinin yarattığı barış felsefesinin etkisidir. Bu barışın sürdürülmesi, ileriki kuşaklara aktarılması yine bu Erenlerin yansıttığı hoşgörü ortamı olmalıdır. İşte bu ardalılardan birisi de Şeriat, Tarikat, Hakikat. Marifet diye yola koyulan Hacı Bayram Velilerdir. Ne zaman ki Anadolu Erenlerinin Anadolu?da güçleri kırıldı, feodal ve molla egemenliği gelişti, tasavvufun yerini yeniden medreselerde verilen yabancı kültürler aldı, işte o zaman Anadolu toprağında ne birlik, ne dostluk, ne de barış kaldı.
Hacı Bayram Veli, Anadolu?nun en karanlık günlerinde yaşadı. Yıldırım Beyazıt?ın Ankara?yı kuşatması sırasında Mısır?da bulunmaktadır. Dönüşü Osmanlı birliğinin tükendiği, İmparatorluğun Yıldırım?ın dört oğlu arasında paylaşıldığı döneme rastlamaktadır. Bu dönemde yeniden birliği sağlamak, Anadolu Erenleri bilincini yeniden topluma taşımak, yöneticilere de kardeşlik dersi vermek için kolları sıvamış, Anadolu?nun orta yerine, Ankara?ya tekkesini kurmuştur. Bu tekkede ?Medresenin katı kurallarını değil, tasavvufun ince ve ibretli sözlerini yeğlemiştir. Adeta Yesevi ve Yunus Emre geleneğini yeğlemiştir.?[1]Adı geçen bazı araştırmacı ve yazarlar gibi, Çubukçu da bu güzel sözleri söylerken Hacı Bayram Veli?yi de Sünni geleneğin içine çekmek istemektedir. Seyitlerin hoşgörü geleneğini kaldırdın mı ortada hoş şeyler kalmayacaktır. Bunun bilincinde olan bazı araştırmacılar bilinçli olarak bu tür yollara başvurmaktadırlar. ?Hacı Bayram Veli?nin tasavvuf felsefesinde ittihat, hulul ya da hurufilik görüşlerine iltifat etmemiştir. Sünni sistem için sevgiyi yaymağa çalışmıştır.?[2]
Hacı Bayram Veli ?nın Ankara?da bulunan tekkesinde talipleri çoğalmaya başlayınca devlet katında büyük bir korku oluştu. Durum, 11. Murat?a iletildiğinde, 11. Murat, daha Şehzadeliği döneminde Bedrettin ve Börklüce Mustafa, Torlak Kemal olaylarını anımsayarak durumu ciddiye aldı. Hacı Bayram Veli?nin Edirne?ye, saraya getirilmesini buyurdu. Kaynaklar bu konuda değişik getirilme usulleri ortaya atmışlardır. Bazı kaynaklar bir kaç dervişi ile birlikte normal bir ziyaret için geldiğini, bazı kaynaklar ise elleri ve kolları zincirlenerek saraya zorla getirildiğini yazmaktadırlar.
Ancak durumun ciddiyetini ve Hacı Bayram Veli?nin Sünni geleneğin ve sistemin içinde olmadığını anlamak bakımından padişahın Amasya Sancak Beyi olayı sultana şöyle aktardığına tanık oluyor, ?Devletlim, Ankara ve çevresi Hacı Bayram?ın adamlarıyla dolmuş-tur. Bunlar binlerle sayılmayacak kadar çokturlar. Bunlar Türkmen kişilerdir ( 0 zamanlar Alevilere ve Rafızilere Türkmen diye çağırılmaktaydı, (G.Ö) ?Bunlar Hacı Bayram ?a ait olan tarlalarda çalışırlar ve ürünün gelirleri aralarında bölüştürülür. İmaret misali tekkelerde kalırlar. Görünüşte rabıtalı kişiler imişler. Amma ki herkeste bir merak vardır. Bunca balık niçindir derler.?[3]
İ. Agah Çubukçu ve diğerlerinin ısrarla Sünni sistem içerisine çekmekte tereddüt etmedikleri Hacı Bayram hakkında yukarıdaki sözler anlamlıdır. Sünni sistemde belirlenmiş kurallara karşı koymak yoktur. Hacı bayram Veli?nin tekkesindeki badet biçimleri ve döneminde ilişki kurdukları guruplar onun Alevi geleneği içinde olduğunun kesin kanıtlarıdır. Hurufilikle ve Erdebil tekkesiyle yakınlığı bunun en büyük kanıtı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bazı kaynaklarda Nakşibendiliğe götürenler de bulunmaktadır. Nakşi geleneğinde bulunan kurallar ile Hacı Bayram tekkesindeki kurallar birbirlerine asla benzemezler. Sünni gelenek medreselerde Arapça-Farsça bir eğitim yaparlarken Anadolu pirlerinin kurmuş olduğu tekkeler medreselere taban tabana zıttır, alternatiftir. Hacı Bayram Veli ?nin tekkesinde Türkçe eğitim görülüp, Türkçe nefesler okunmaktadır. Hatta Hacı Bayram?ın kendisine ait olan şiirleri arı Türkçe ile yazılmıştır. ?Hacı Bayram Veli ?den yazılı eser olarak bize kalan beş şiir ile onun olduğu rivayet olunan iki Türkçe mektuptur. Ancak, Hacı Bayram Veli ?nin eserleri denince Türk sosyal ve kültür hayatında fevkalade etkili olmuş olan adeta anılan tarikatını Akşemsettin, Kaygusuz, Vizeli Alaaddin gibi pek çok halifesini de ifade etmek gerekir.?[4]
Hacı Bayram Veli?nin geldiği tarikat yolları konusunda da birbirleriyle çelişen kaynak bilgiler vardır. Bu bilgilerden Hacı Bayram Veli ile ilgili tekke yapısı, fikirleri, şiirleri karşılaştırılınca onun gerçek tarikatı ortaya kolayca çıkmaktadır.
Hacı Bayram Veli?nin daha çok Şeyh Safiyüddin ile ilişkileri konu edilmekte olup, Bayramiliğin, Erdebil Tekkesi?nin bir şubesi olduğu yolunda elle tutulur kanıtlar bulunmaktadır. Abdulbaki Gölpınarlı, Bayramiliğin iki koldan geldiğini, kanıtların da bunlara dayandığını söylemektedir. ?Bayramilik zikri haflyi benimseyen Nakşibendilikle münasebattar sayılmış? derken ardından şöyle kesin bir yargıyla vurgular ?Safiyüddin, Erdebali?yi de Abhariye tarikatından ayrılan Safabiliye yahut Erdebiliye şubesinin piri saydığı gibi Bayramiye ?yi Safaviye ?nin bir şubesi gibi gösterip, ikinci silsileyi ayrıca bir nisbet olarak zikr ve ilk silsiledeki Zahidi Gılani ?yi Zahidiye kolunun müessesi sayar ve Safaviye ?yi bu kolun bir şubesi olarak akdeder.?[5]
Yine aynı yazar, Hacı Bayram Veli?nin halifelerinden Mahmud Hüdayi?.ye dayanarak şu bilgileri vermektedir. ?Hüdayi Efendi, Vakiat?ta, Uftade?nin Hacı Bayram?ın tacı, Erdebili tacı idi. Onlar bu tarzda 12 tarkli kızıl tac giyerlerdi. Ali, heybetli görünmek için savaşta kızıl tac giyerdi, derler. Sonra onlara uyarıların kötü inanışları meydana çıkınca, Hacı Bayram, kızıl tacı beyaza tebdil etti.?[6]
Hacı Bayram Veli, bugünkü Solfasol mahallesi adıyla bilinen Ankara?nın bir köyünde dünyaya geldi. Doğum tarihi konusunda kesin bir bilgi olmaması karşısında, 1352 tarihi doğum tarihi olarak kaydedilmiştir. Ölümü ise 1430. Ankara doğumlu olması, çiftçi bir aileden gelmesi, büyük arazilerinin olması, onu üretimden kopartamadı. İyi bir medrese eğitiminin ardından tasavvufa yönelmiş, tasavvuf onun utkunda önemli ölçüde değişiklikler yapmıştır. Kendisinden önceki Anadolu Erenleri konusunda geniş bilgi edinmiş, onların kurmuş olduğu tekke okullarını inceleme, görüşlerini değerlendirme fırsatı bulmuştur.
Hacı Bayram Veli?nin ilk hocası Şeyh Hamidüddin?dir. Ankara Kara Medrese?de gördüğü eğitimin ardından Bursa?ya gitmiş, ardından duyup da göremediği eğitim kurumlarında incelemelerde bulunmuştur. Bir süre müderrislik görevi yapmış, bu sırada Erdebil tekkesi Sufilerinden Şeyh Alaüddin?in halifelerinden Hamidüddin Aksarayi (Somuncu Baba) tarafından Şeyh Süca aracılığıyla Kayseri?ye davet edilmiş. Burada şeyhinin önemli görüşlerinden etkilenen Hacı Bayram, tasavvuf konusunda kendisini yeterli bulmuş, ardından Hicaz, Şam ve Kabe?yi ziyaret etmiştir. Kabe?de üç yıl kadar kaldıktan sonra tekrar Anadolu?ya dönmüş, Aksaray?a yerleşmiştir. Ankara?da şeyhinin ölümünün ardından burada onun postuna oturmuştur.
Ankara?da bulunduğu süre içerisinde bütün Ahiler?in yaptıkları örgütlenme ve ticari terbiye usullerine göre taliplerini yetiştirmiştir. Birlikte üretimin, birlikte paylaşımın koşulları kısa sürede çevresinde büyük kalabalıklar toplamıştır. Padişaha kadar giden şikayetler, adamlarının günden güne arttığı, sünnete ve tarikata uyumsuzluk içinde bulunduklarına dair şikayetler onu düşüncelerinden döndürmeye yetmemiştir. Hacı Bayram?da diğer Anadolu Erenlerinde olduğu gibi çalışmadan, emek vermeden geçinmek yoktu. Onun, hep ziraata, zanaata yönelttiği insanlar aynı zamanda Anadolu birliğinin, hoşgörüsünün yerleşmesi için birer güzel örnekler olmuştur.
Hacı Bayram Veli?nin asıl adı Numan?dı. Onun adını hocası bir bayram sırasında ?Senin adın Bayram olsun? dedikten sonra Numan?ın adı Bayram olarak çağımıza ulaşıyor. Genç Numan Müderrisliği sırasında dikkatleri üstüne çekiyor. Kısa zamanda çevrede bulunan bilgin kimselerle diyalogunu geliştirme fırsatını yakalıyor. Tekkelerde gördükleri onu en çok etkileyen olaylar olmuştur. örneğin Erdebil tekkesi ziyareti, Hacı Bayram için büyük bir tutku olmuştur. Bir tekkenin işleyişinden, öğreniminden, Türçe?ye ve Türk kültürüne verilen önemden etkilenmemesi bir boşluk yaratırdı onun için.
Döneminin önemli kültür ve tasavvuf merkezleri başta Horasan olmak üzere Şirvan, Erdebil?di. Erdebil tekkesi Horasan okullarının önemini yitirmeye başladığı bir dönemde gözde okullardan birisi durumuna gelmişti. Bu bölge, Azerbaycan, Tiflis, Bakü, Şiraz arasında bulunmaktadır. Hacı Bayram?ın döneminde 1340-1350 yıllarında Erdebil Tekkesi?nin Şeyhi, Hoca Alaeddin Erdebili bulunmaktaydı. İşte bu süreçte Hacı Bayram bu tekkeyi ziyaret etmiştir.
Hacı Bayram Veli?nin Erdebil Tekkesi?ndeki etkisi asıl onun yolunun etkisini ve felsefesini oluşturmuştur. Uzmanların tutumu doğrultudaki görüşleri ısrarlıdır. Hacı Bayram konusunda araştırmalar yapan, kendisini Hacı Bayram silsilesinden sayan Fuat Bayramoğlu kesin bir görüşü şöyle aktarmaktadır. ?Bayramiye silsilesindeki farklılığın temel sebebi teşkil eder. Hamidüddin tarikat silsilesi Erdebil?den intisap ettiği Hace Alaeddin Ali Erdebili?ye, Halvetiye, Kutbüddin-i Ebheri de Ebheriye, Ebun Necip es Suhreverdi de Suhreverdiye silsilesiyle birleşir. Cüneyd-i Bağdadi ve Hasan-ı Basri vasıtasıyla Hz. Ali?ye varır. ?Safüyiddin ?den itibaren Erdebil suflleri diye anılan, ilk Osmanlı padişahlarının da saygı duydukları ve çerağ akçesi adıyla her yıl değerli hediyeler gönderdikleri bu sufi aile ve tarikat başlangıçta Sünni ve Halveti iken Hace Alaeddin ?in torunu Şeyh Şah diye anılan oğlu İbrahim dönemlerinde Şiileşmeye başlamış, Hace Alaeddin in torunu Şeyh Cüneyd zamanında ise tam, anlamıyla Şii-Batini bir hüviyet kazanmıştı. Bayramiye?nin Melamiye kolu mensupları Hacı Bayram-ı Veli?nin şeyhi Hamidüddin Aksarayi ?nin Hace Alaeddin Erdebili yoluyla yürüyen bu Halvetiye silsilesini benimsemiş ve Anadolu ?ya velayet sırrını ilk olarak onun getirdiğini iddia etmişlerdir.?[7]
Yine adı geçen yazar şu görüşlere yer verir ?Enis?i Beyaziti?den sonra Nakşibendiye ?nin Hz. Ebu Bekir?e ulaşan ve daha yaygın olan Bekri silsilesinin değil. Hz. Ali?ye ulaşan Alevi silsilesini kaydeder.?[8]
Sarı Abdullah?dan alıntı yapan Fuat Bayramoğlu şu görüşlerin düşüncelerini pekiştirir. ?Enisi ?nin Hace Alaeddin ?in adını dahi anmadan Bayramiye?nin silsilesini Bayazit Bestamiye bağlanmasına karşılık Sarı Abdullah Efendi, Hamüdüddin ?in asıl feyz kaynağının Hace Alaeddin olduğunu söyleyerek Bayramiye ?yi Safaviye ?ye bağlamıştır.?[9]
Biz de çeşitli araştırmalara dayanarak Hacı Bayram Veli?yi Anadolu Aleviliğinin temellerinden birisi sayarak o görüşleri benimseyeceğiz. Bayramiye gerek Erdebil Tekkesi gelenek ve görüşleri, gerek Anadolu tekkelerinin tasavvuf görüşleri ve eylemleri tıpa tıp uyum göstermektedir. Hacı Bayram Veli?yi Sünni gelenek ve kalıplar içinde görmek oldukça güç.
Hacı Bayram?ın ölümünün ardından Akşemsettin onun yolunu takip ettirmiştir. Ayrıca Bayramilik çeşitli kollardan temsil edilmek üzere görüşlerde de belirsizlikler ortaya çıkmıştır. Bayramiliğin asıl takipçisinin Akşemsettin olduğunda bütün kaynaklar birleşir. Akşemsettin?in arı bir dille pirine yazdığı bir şiiri şöyledir.
Aşık oldum sana candan
Hacı Bayram pirim sultan
Gönül himmet umar senden
Hacı Bayram pirim sultan
Irak mıdır yollarımız
Taze midir güllerimiz
Hub söyler dillerimiz
Hacı Bayram pirim sultan
Anda varolur hacı
Başındadır nurdan tacı
Molla Hünkarın sağdıcı
Hacı Bayram pirim sultan
Al yeşil sancağı kalkar
Server Muhammed?in nesli
Yaradan Allah?ın dostu
Hacı Bayram pirim sultan
Akşemseddin der varılır
Azim tevhidler sürülür
Yılda bir çağ bulunur
Hacı Bayram pirim sultan
Hacı Bayram Veli?nin kurmuş olduğu Bayramiye Tarikatı bağımsızlığını da koruyamamış, çeşitli dallarla süregelmiştir. Her ne kadar Alevilerin Safavi koluna yakın ve o tekkeden etkilenmiş olursa da Bayramilik zamanla Sünni geleneğin içine düşmüştür. Diğer tarikatlar, Haydarılık Bektaşilik, Kalenderilik, Melamilik, Ahilik gibi Anadolu Alevi tarikatları Bektaşilikle bütünleşerek kaybolmuştur.
Hacı Bayram?ın Halifeleri şunlardır: Akşemsettin, Yazıcıoğlu
Mehmet, Yazıcıoğlü Ahmet Bican, Şeyh Selahattin, Germiyanoğlu
Şeyhi, Molla Zeybek, Eşrefoğlu Rumi, Baba Nalıhası Ankaravi, Akbıyık Meczup Sultan, Bıçakçı Ömer Dede, Şeyh Lütfullah, Şeyh Yusuf
Hakiki, İnce Bedrettin, Kızılca Bedrettin, Şeyh Ulvan Şirazi, Kemal
Halveti, Abdulkadir İsfahani, Ahmet Baba, Şeyh Müslihittin Halife.
Hacı Bayram Veli?nin ölümü 1430?dur. Ölümünün ardından Ankara?da bugünkü Hacı Bayram Camisi?nin bulunduğu eski tekke kalıntıları yanında türbesi bulunmaktadır.
Hacı Bayram?ın kendi yazdığı şiirler şöyledir.
Bilmek istersen seni
Can içre ara canı,
Geç canından bul anı;
Sen seni bil, sen seni:
Kim bildi efal ini,
Ol bildi sıfatını,
Anda gördü zatını,
Sen seni bil, sen seni.
Görünen sıfatındır,
Anı gören zatındır.
Gayn ne hacetindir.
Sen seni bil, sen seni.
Kim ki hayrete vardı,
Nura müstağrak oldu,
Tevhidi zatı buldu;
Sen seni bil, sen seni.
?Bayram? özünü bildi
Bileni anda buldu
Bulan ol kendi oldu,
Sen seni bil, sen seni.
Bir ulu imarettir alma başa sevdayı.
Benim maksudum ülemde değildir lakin illa Hu,
Bu benim derdime derman değildir lakin illa Hu.
Değildir hür-i vu gılman, ne cennet, köşk, ne de rıdvan
Bu benim gönlüme sultan değildir lakin illa Hu.
Anın nakşi hayalinden cihan bir zerre olmuştur,
Nazar etsen o zerreden görünmez lükin illa Hu.
Bu Bayrami; eğer idrak edersen sen bu alemde
Bu sırrın sırrına kimse eremez lakin illa Hu.
Çalabını bir şar yaratmış iki cihan arasında
Bakıcak didar görünür ol şarın kenaresinde.
Nagihan bir şara vardım ol şan yapılır gördüm;
Ben dahi bile yapıldım taş ve toprak arasında.
Şakirtleri taş yonarlar yonup üstada sunarlar
Mevlanın adın anarlar taşın her bir paresinde.
Ol şardan oklar atılır, gelür canlara batılır;
Arifler sözü satılır ol şarın paresinde.
N?OLDU BU GÖNLÜM N?OLDU BU GÖNLÜM
N?oldu bu gönlüm n?oldu bu gönlüm
Derd-ü gam ile doldu bu gönlüm
Yandı bu gönlüm yandı bu gönlüm
Yanmada derman buldu bu gönlüm
Yan ey gönül yan yan ey gönül yan
Yanmadan oldu derdine derman
Pervane gibi pervane gibi
Şem?ine aşkın yandı bu gönlüm
Gerçi ki kandı gerçeğe yandı
Rcngiııe aşkın cümle boyandı
Kendide buldu kendide buldu
- Matlabını hoş buldu gönlüm
Sevda-ı a?zam sevad-ı a?zam
Belki oluptur Arş-ı muazzam
Matlab-ı canan matlab-ı canan
Olsa acep mi şimdi bu gönlüm
Seyr-i billahtır seyr-i billahtır
Li maalühtır fena fillahtır
Ayinesinde Ayinesinde
Gird-i sivayı buldu bu gönlüm
El fakru fahri el fakriı fahri
Demedi mi ol ülemler fahri
Fahrini fakrin fahrini fakrin
Mahv-u fenada buldu bu gönlüm
Bayrami imdi Bayrami imdi
Bayram edersin yür ile şimdi
Hamd-ü senülar hamd?ü senalar
Yar ile bayram kıldı bu gönlüm
HİÇ KİMSE ÇEKEBİLMEZ
Hiç kimse çekebilmez
Güçtür feleğin yayı
Derdine gönül verme
Bir götürür viyi
Oynayu gelir aldar
Çünkü eli çabuktur
Bir bunculayın fitne
Kande bulur arayı
Bir fani vefasızdır
Kavline inanma hiç
Gülı bayı eder yoksul
Gali yoksul eder bayı
Hayran kamu ülimler
Bu mani?nin alında
Kaftan Kafa hükmeder
Bilmez bu muammayı
Vahittir o vahdette
Kesrette kani tefik
Hızr ermedi bu sırra
Bildirmedi Musft?yı
Miskin Hacı Bayram sen
Dünyaya gönul verme
Bir ulu imarettir
Alma başa sevdayı