Aşık Paşa
AŞIK PAŞA
Aşık Paşa Anadolu?nun Türk kültürünün etkisine girmesinde ve Türkmen kültürünün yerleşmesinde büyük payı bulunan bir düşünür, bir ozan, bir savaşçı, bir dilci, bir üniversite rektörü, bir dede, bir pirdir. Bugün bile Anadolu?nun köklerinde Türk tarihini araştırmak için mutlaka başvurulacak kaynak, bu ailenin yetiştirdiği tarihçilerin bıraktığı bilgileri herkes takdir etmektedir. Anadolu topraklarında Türkmenlerin yerleşmesinde üretim ve tüketim ilişkilerine girmesinde Aşık Paşa sülalesinin büyük izleri bulunmaktadır.
Aşık Paşa, Alevi kültürünün öncülerinden, Hacı Bektaş Veli?nin de piri olan ünlü Bilgin Baba İlyas?ın torunudur. Babası Muhlis Paşa ise Selçuklu Devleti dağılımında on ay kadar Karaman tahtına oturmuş, burada padişahlık yapmış, ancak bunu kendi gönlüyle bırakıp tekkesine çekilmiş, halkını aydınlatmayı, padişahlığa tercih etmiş bir aydın kişidir. Kaynaklar bu olayı farklı farklı anlatmaktadır. ?Baba Ilyas ?in Amasya ?ya yerleşmiş büyük bir şeyh olduğu, dervişlerine Babai denildiği, bunların Selçuklu Sultanı Gıyasettin tarafından katledildiği, oğlu Baba Muhlis ?in de Konya ?da altı ay padişah olduğu, sonra saltanatını Karamanlılar sülalesinin müessisi ve Baba Ilyas ?in müritlerinden Nure Şufi?ye bıraktığı, Aşık Paşa?nın işte o Muhlis Paşa olduğu?1 diyen Fuat Köprülü bu tezini Şakaik tercümesi, ile pekiştirmektedir.?[1]
Aşık Paşa?nın bu yöndeki çalışmalarına ve padişahlığı bırakmasına, Babası Baba İlyas?ın halifelerine zulüm yapılmasına dayanamayarak, halkının uğruna silaha sarılarak tahta oturduğunu Bedri Noyan şu sözlerle bitiriyor ?Babasının derviş ve halifelerine Selçukluların zulüm ve baskı yapması üzerine silaha sarılmış, Konya?yı ele geçirmiş, Selçuk tahtına oturmuştur.?[2]
Aşık Paşa Hacı Bektaş'ın öldüğü yıl dünyaya gelmiştir.Ömrünün sonuna kadar da Orta Asya Türeleri?nin, Anadolu?ya taşıdıkları kültürün, bu topraklarda yeşermesini sağlamıştır. Kendisi aynı zamanda büyük bir şair olup, Garipname adlı bir divanı bulunmaktadır. Türkçe?yi Yunus Emre gibi arı bir dil kullanarak sürdürmüş, şairliği nesillerine de geçerek devam etmiştir. Oğlu Elvan Çelebi de aynı zamanda şair olup. Selçuklu dönemini ve Alevilik tarihinin temelini oluşturan kültürleri yazdığı eserle günümüze taşıyarak, bu uğurda büyük miras bırakmıştır. Elvan Çelebi?nin yazma eseri olan bu tarih çalışması çağına ışık tutan, Selçuklu dönemini günümüze taşıyan önemli bir eserdir. Elvan Çelebi?nin yeğeni olan Aşıkpaşaoğlu adıyla tanınan Ahmet Aşıki, bir Osmanlı tarihçisidir. Aşıkpaşaoğlu tarihi araştırmacıların temel kaynaklarından bir tanesidir. Her ne kadar bazı yanıltıcı, çarpıtıcı bilgiler vermiş olsa da Aşıkpaşaoğlu tarihi önemli bir başyapıt olarak araştırmacıların masasında bulunmaktadır.
Aşıkpaşaoğlu kendi soyu ile ilgili olarak şu bilgileri kitabının başına almış. ?Ben ki Fakir Derviş Ahmet Aşıkiyim. Babam Şeyh Yahya, onun babası Muhlis Paşa, onun babası da zamanın kutbu Baba İlyas ?tır ki Seyyid Ebül Vefa ?nın halifesidir.?[3]
Aşık Paşa?nın doğumunun 1272 olduğu kesin olarak bilinmesi yanında, nerede doğduğu konusunda bir kayda rastlanmıyor. Ancak ölümü 1333 Kırşehir?dir. Aşık Paşa Kırşehir?e yerleşip orada bir tekke ve vakfiye kurmuş, vakfiyesinde Türk dilinde öğrenciler yetiştirmiştir. Yetişen öğrenciler Anadolu?nun çeşitli bölgelerine değin yayılıp, Aşık Paşa?nın fikirlerini topluma benimsetiyorlardı. Bugün Kırşehir?de Aşıkpaşa?nın türbesi hala ayakta durmakta, yalnız türbesi çevresinde olduğu sanılan tekkesinden izler kalmamıştır. Büyük ihtimalle yıkılarak yok edilmiş, ancak Müslümanlıkta mezarın kutsallığı sonucu türbesine dokunulmamıştır.
Aşıkpaşa ilk Osmanlılar döneminde yaşamış, Osmanlı Devleti?nin kuruluş aşamasında kuruluşla ilgili çalışmalar yapmış, ayrıca çeşitli savaşlara katılmıştır. Orhan Gazi ve Murat Hüdavendigar zamanlarında bu iki padişahla iyi ilişkiler içerisindedir. Zamanın Anadolu Erenlerinden Yunus ve Taptuk Emrelerle yakın dostluğu vardır.
Muhlis paşa?nın en büyük oğlu olup Aşık Paşa adını mahlas olarak kullanmaktadır.
Aşık Paşa Türkçe?de ilk şiir yazan şair olarak anılmaktadır. Türk dilinde ilk ezgiler yine Aşık Paşa?ya aittir.Konya?da oluşturulan Fars kültürüne karşın Türk dilinini ve kültürünü savunan aydınlar Kırşehir?i mekan tutup burasını özgün Türk kültür merkezi yapmışlardır. Bunların başında Aşık Paşa bulunmaktadır. Mevlana?nın Mesnevisinine karşılık Aşık Paşa Garipname Türkçe divanını burada yazmıştır. Bazı kaynaklar Garipnameyi marifetname olarak adlandırmaktadırlar. Süleyman Çelebi Bursa?da yazmış olduğu Mevlit adlı eserini yazarkan Garipname?den önemli ölçüde yararlanmıştır.
Aşık Paşa?nın ölümünün ardından bu tarzda şiirler yazılmaya devam edilmiştir. Bu çığırı devam ettiren Elvan Çelebi başta gelmektedir. Elvan Çelebi?nin bu tarzda yazılmış tasavvufu içeren bir divanından söz edilse de bu güne kadar böyle bir esere rastlanılamamıştır
Aşık Paşa iyi bir öğrenim görmüş, dede ve babasından çok şeyler öğrenmiş, bunların yaşama geçirilmesi sorumluluğundan da kaçınmamıştır. Babası Muhlis Paşa Karamanlı Beyliğinin kuruluş aşamasında büyük umar harcamış, altı ay kadar buranın başında bulunmuş nüfuslu bir şahsiyettir. Ve aynı zamanda bilge bir kişiliğe sahiptir. Muhlis Paşa oğullarının iyi bir eğitimden geçmesini, topluma ancak aydın kimliğiyle hizmet edileceğini hep ön planda tutmuştur. O nedenle Aşık Paşa Anadolu?da kullanılan bütün dilleri hem konuşur hem de yazardı.( Arapça, Farsça, Ermenice, Rumca vb.)
? Aşık Paşa?nın nerelerde ve kimlerden okuduğunu bilemediğimiz gibi, devrin büyük mutasavvıflarından kimlerle münasebette olduğu hakkında sarih bir malumatımız yoktur. Mamafih Hacı Bektaş, Ahi Evren, Şeyh Süleyman, Mevlana, Sultan Velet gibi sufileri şahsen tanımış olması bile ki bazılarını tanımaması mümkündür. Bunların müritleriyle ve bilhassa son ikisinin eserleriyle yakından alalı olduğu muhakkaktır.?[4]
Aşıkpaşa, Amasya?da baba dergahının başında iken Anadolu?da isyan hareketini yönlendiren ekibin başı Emir Timurtaş?ın amiri diye tanındığından baba makamından ayrılıp, yerine başkalarını bırakarak Kırşehir?e yerleşmiştir.
Kırşehir?de yüzyıllarca Ahi Evrenler?in, Aşık Paşalar?ın etkileri sürmüştür. Hacı Bektaş Veli, Ahi Evren, Aşık Paşa ve ardıllarının yürüttükleri kültürel ve sosyal yaşam biçimi her zaman Anadolu yönüne doğru bakmış ve buradan Türkmen köylerini aydınlatmıştır.
Tarih Ansiklopedisi?nde Aşık Paşa ile ilgili şu bilgiler yer almaktadır. ?Adı Ali?dir. Babası Osman Bey?in silah arkadaşlarından Şeyh Muhlis Paşa ?dır. 1271 ?de Kırşehir?de doğdu. Babasının ilk çocuğu olduğu için kendisine ?Başağa? denildi. Aşık Paşa?nın ünü Orhan Bey zamanında yayılmıştır.?[5]
Aşık Paşa?nın Kırşehir kapısında bulunduğu o zamanki adıyla Arapkir,bu günkü adıyla Gülşehir?de doğduğunu kaydeden A. Yaşar Ocak bu konuda geniş bilgileri Elvan Çelebi?ye dayanarak vermektedir. Arapkir?in ardından 25 yaşlarında iken dedesi Şeyh Osman ile Kırşehir?deki zaviyeye getirilmiş, burada resmen şeyhlik makamına oturmuştur. Bu genç yaşlarda kendisini yetiştirip, şeyhlik (seyitlik-dedelik) makamına getirilen ender kişilerden birisidir. Şeyh Osman?ın, Ali?nin (Aşık Paşa?nın) yetişmesinde, eğitiminde büyük rolü olduğu görülmektedir. Aşık Paşa, babası Muhlis Paşa ile birlikte Sultan Orhan?ın savaşlarına katılmış, Kırşehir ve çevresinin Osmanlı hakimiyetine girmesini sağlamıştır.
Kırşehir?deki zaviyesi ve tekkesi dönemin en zengin ve en büyük tekkesidir. Bu vakfiyeye bağlı olarak dönemin en büyük okulları yaptırılmıştır. Aşıkpaşa tekkesinde yetiştirilen öğrenciler Türk dilinin sadeliklerini öğreniyor, bunun yanında Arapça-Farsça?yı da yabancı dil olarak alıyorlardı. Eski Yunan klasikleri ve doğunun, batının tüm yapıtları bu tekkede bulunup, öğrencilerin hizmetine sunulmaktadır.
Aşık Paşa?nın halifelerini Elvan Çelebi şu isimlerle açıklıyor: Şeyhül İslam Farhu?d-Din, Sarimu?d Din Saruca, Şeyh Alay, Şeyh Eşref, Şeyh Alişir, Işıklu, Ebubekir Seyfu?d Din Habip ve Hacı Bektaş Vilayetnamesinde adı geçen Şeyh Balı da Aşık Paşa?ya halife olarak gösterilmektedir. Demek oluyor ki, Aşık Paşa Kırşehir Tekkesinde yetiştirdiği dervişler, dedeler, şeyhler önemli eğitim ve sınavlardan geçerek Anadolu?ya gönderilmişlerdir. Dikkat çekici bir şey var ki, bu dönemde herkeste şeyh, halife adları kullanılırken Dede sözcüğüne çok az az rastlanmaktadır.
?Şeyh ve halife olmak için yaşın söz konusu edilmediği, yirmi yaşında bir şeyhin yetmiş yaşında halifesi bulunduğu, Türkmen çevrelerinde yadırganacak bir durum değildir. Çünkü Türkmenler?de, Alevler?deki dedelik gibi, şeyhliğin babadan oğula geçtiği hesaba katılırsa 1300 ?lerde otuz yaş civarında olan Aşık Paşa ?nın yetmiş seksen yaşlarında halifeleri bulunması düşünülmeyecek şey değildir.?[6]
Aşıkpaşa günümüzde bir Aşık (ozan) olarak tanınmıştır. O?nun şeyhliği (dedeliği) görmezlikten gelinmektedir. Aşıkpaşaoğlu adıyla tanınan torunu Derviş Ahmet Aşıki yazmış olduğu kısa Osmanlı tarihiyle günümüze ışık tutmuştur. Adı da Aşıkpaşa?nın önüne geçerek dedesinin adını gölgelemiştir. 13. yy.dan bu yana tarih içinde büyük yeri olan Baba İlyas evlatlarının hepsinden kalan birçok şey vardır Anadolu kültüründe. Aşıkpaşa, Aşıkpaşaoğlu?ndan başka Aşık Paşa?nın oğlu Elvan Çelebi, döneminin tarihine ışık tutan büyük eserini yazmıştır. Bu eser yakın geçmişte gün yüzüne çıkartılarak araştırmacıların ve okuyuculann hizmetlerine sunulmuştur. Kitabın adı Menakıbul Kudsiyye Fı Menasıbil Ünsiye bir başka adla da Baba İlyas-ı Horasanı ve Sülalesinin Menkıbesi Tarihi diye yayımlanmıştır.
Aşağıya alınan şiirler Aşık Paşa?nın şiirlerinden seçmelerdir.
HER KİM BANA AĞYAR İSE
Her kim bana ağyar ise
Hak Tanrı yar olsun ona
Her kancaru varır ise
Bağ u bahar olsun ona.
Bana ağu sunan kişi
Şehd u şeker olsun işi
Kolay gele müşkül işi
Eli erer olsun ona.
Acı dirliğim isteyen
Tatlı dirilsin dünyada
Kim ölümüm ister ise
Bin yıl ömür olsun ona.
Her kim diler ben har olam
Düşman elinde zür olam
Dostlar şad u düşmanı
Dost maşuk yar olsun ona.
Ardımca taşlar atanı
Hak tahta ağdırsın onu
Önüme kuyu kazanı
Güller nisar olsun ona.
Her kim diler ise benim
Ol dostumdan ayrıldığım
Gözlerinden hicap gitsin
Dizar- ı yan olsun ona
Bu Muhlis oğlu Paşa?nın
Güldüğün istemiyenin
Ağladığım istiyenin
Gözüm pınar olsun ona.
BENDEN Mİ BANA BU ELEM
Benden mi bana bu elem
Aşktan mı yoksa derd ü gam
Bunca bela cevr ü sitem
Bilsem nedendir bilmezem.
canan olursa ger nihan
Kalmaya canda zerre can
Buluban bu sözü ı yan
Bilsem nedendir bilmezem.
Aşkın yürekte yarası
Pes olmuşam avaresi
Ya Rab bu derdin çaresi
Bilsem nedendir bilmezem.
Daim dilefkar olduğum
Şürkle zar olduğum
Talib-i Didar olduğum
Bilsem nedendir bilmezem.
Aşık?ta bu hayret nedir
Ma?şuktaki şevket nedir
Derviş buna hikmet nedir
Bilsem nedendir bilmezem.
DİLİM BÜLBÜL OLDU ÖTER
Dilim bülbül oldu öter
Ahım cana kılur eser
Türlü türlü yemiş biter
Mamur oldu bostanımız.
Geçenler n?etti n?eyledi
Her birisi bir ad koydu
Leyla ile Mecnün gibi
Söyleniser destanımız.
Aşk ile başım hoş dürür
Kande varsam yoldaş dürür.
Yıl on iki ay sarhoş dürür
Aşktan içmiştir canımız.
Muti olduk aşk haline
Bakmadık dünya malına
Girdiler erenler yoluna
Tamam oldu imanımız.
Ne kaşadır ne gözedir
Meylimiz güzel yüzedir
Daima solmaz tazedir
Bu bizim gülistanımız
Kim buldu derman ecele
Görsek geri kim ki gele
Dahi gideriz ol yola
Menzildedir kervanımız
Aşık Paşa?m nice nice
Devlet anın ol göz aça
Bizden dahi gelüp geçe
Bu yalancı devranımız.
SÖYLER İSEM BU DERDİ BEN
Söyler isem bu derdi ben
Sırrım cihana faş olur
Sakin olup oturursam
Sağmaz yüreğim baş olur.
Seyrim daim senden sana
Seyranlarım senden yana
Saltan dürür aşkın bana
Süvar ü hem yoldaş olur.
Sen tınma Aşık ol erik
Sayruyu sağı ol görür
Serkeşleri yoldan sürür
Sakinlere ferraş olur.
Aşık Paşa?m nice nice
Devlet anın ol göz aça
Bizden dahi gelüp geçe
Bu yalancı devranımız.
1
EY PADİŞAH! EY PADİŞAH!
Ey padişah! Ey padişah!
Çün ben beni verdim sana,
Genç ü hazinem kamusu
Sensin benim önden sona.
Evvel dahi bu akI u can
Seninleydi asl iken;
Ahır gem sensin mekan
Uş varırım senden yana.
Senden sana varım yolum,
Sana seni söyler dilim,
İlla sana ermez elim,
Bu hikmette kaldım tana.
Bu hikmeti kim ne bile,
Bilse dahi gelmez dile;
Bu ah ile bu zar ile
Gözüm yaşı nice dine!
Dursam seninle dururam,
Baksam seninle gürürem
Her kancaru kim yürürem,
Gönlüm yönü senden yana.
Sensin bana can u cihan,
Sensin bana genc-i nihan,
Senden dürür assı, ziyan;
Ne iş gelir benden yana.
Söz söyleten dilimde sen,
Hükmeyliyen içimde sen,
Alıveren elimde seri
Cümle işim önden sona.
Şöyle yakın olmuş iken,
Görmez seni bu can u ten
Kim geçiser bu perdeden,
Kim mani olur hükmüne?
Aşık sana tuttu yüzün
Unuttu cümle kendözün
Cümle sana söyler sözün
Söz söyleten sensin yine.
[1] KÖPRÜLÜ, Fuat; İslam ansiklopedisi Aşık Paşa maddesi c.1, s.701
[2] NOYAN, Bedri; Bektaşilik Alevilik Nedir? S.434
[3] ADSIZ, Nihal; Aşık Paşaoğlu Tarihi MEB Yayınları s.11
[4] KÖPRÜLÜ, Fuat; İslam Ansiklopedisi c. 1, s705
[5] ULUÇAY, M.Çağatay, Tarih Ansiklopedisi s.38
[6] OCAK, A.Yaşar; Elvan Çelebi, Menakubil Kudsiye s. LXVII.