Son bir hafta içerisinde kimi Alevi çevrelerin Diyanet ve Hükümetle olan sıcak muhabbetleri peş peşe medyaya haber olarak yansıyınca “ne oluyor Alevilere” diye sormadan yapamıyor insan?
Sizce de şu üç haber bu soruyu haklı kılmaya yetmiyor mu?
“Diyanet cem vakfının 6 dedesine gri pasaport vererek Almanya’ya gönderdi”
“Diyanet Cemevlerinde Kuran Kursu açacak”
“Başbakan İzmir’de Alevi dedeleriyle gizlice görüştü”
Evet Alevilere ne oluyor diye sormak gerekiyor. Çünkü ortada Alevilere yönelik bir kamusal hizmet bulunmuyor. Alevilere sözde el uzatanların ise sicilleri belli. Elbette laik demokratik bir ülkede kamu olanaklarından Alevi inancına mensup insanların da yararlanmaları, hükümet ile başbakanla Alevi kurum yöneticilerinin görüşmeleri sözkonusu olabilir ve bunun bir itiraz konusu olması mümkün olamaz. Ama durum öyle mi?
Şu herkesçe biliniyor ki Alevi dedelerinin eline pasaport tutuşturan Diyanet, bütün bir tarihi boyunca Alevi inancını reddeden bir mezhep kurumundan başka bir şey değil. Ayrıca bu Diyanet son 10 yıldır Alevi inancının varlığını ısrarla reddeden bir tutum içerisinde bulunuyor. Başbakana gelince, Alevi dedeleriyle İzmir’de gizlice görüşen başbakanın Alevi önderlerinin resmi görüşme taleplerine başbakan olduğu günden bugüne bir kez olsun olumlu yanıt vermemiş olması unutuldu mu?
Evet Alevilere sormak gerekiyor, ne oluyor diye?
Çünkü Diyanet aynı inkarcı diyanet, başbakan aynı başbakan… tümüyle sünni bir inançsal yapıya sahip AKP iktidarı niye durup dururken Alevilerin dedelerini düşünüyor acaba? Bu iş de yine yüksek mevkilerin emir ve talimatının eseri olmasın?
Başbakan ve diyanet Alevi inancını inkar noktasında görüş birliği içerisinde iken kuşkusuz “düğün değil bayram değil” diye de sorarak asıl niyete bakmak gerekmiyor mu?
TAŞ ATAN BİZDEN…
Fakat ben bu yaşananlara ilişkin olarak Diyanetin ve hükümetin tavrından öte Alevilik adına ortaya çıkıp bu çevrelerle muhabbet içerisinde olan anlayışları sorgulamak gerektiğini düşünüyorum. Sistemin, diyanetin Alevliğe yönelik red, inkar ve asimilasyon politikasına Alevilik adına gönüllü tetikçilik yapan kimseler var karşımızda.
Ne oluyor diye sormak gerekiyor, çünkü Alevilik adına kirletiyorlar? Ve kendi kirli elleriyle Alevilere tutunmaya çalışıyorlar… Alevilerin binlerce yıllık değerlerini kişisel çıkarlarına, gurupsal menfaatlerine alet ediyorlar. Ve bunlar hiç aynada suretlerine bakmıyorlar:
Diyanet’in Aleviler içindeki ajanları kim acaba?
Cemevinde Kuran kursu açmak için, diyanetten hoca talep edenlerden başka ajan aramaya gerek var mı?
“İstemesini bilmiyorlar, bak bize nasıl gri pasaport verdi diyanet” diye böbürlenenlerden başka ajan aramaya gerek var mı?
Şeyhleri adına “gizli görüşme” yapanlardan başka ajan bulmaya ne hacet!
Bu tür muhabbet içerisinde olanlar bir avuç çıkarcı denilebilir… Fakat yine de gördüğümüz manzara Alevi toplumu adına üzüntü verici oluyor.
ALEVİ TOPLUMUNUN YAKASINI BIRAKIN
Gerek iktidar çevrelerine gerek içimizdeki uzantılarına bunu söylememiz gerekiyor.
Ve öncelikle bunlardan arınmak zorundayız, ikrarından dönenlerden, Hızır Paşa’nın soyunu sürenlerden.
Arınmak zorundayız, çünkü cemevinin camiye çevrilmesine, aleviliğin sünnileştirilmesine seyirci kalma hakkımız bulunmuyor.
Arınmak zorundayız, Anadolunun binlerce yıllık birikimi ve özgün inancı olan Aleviliği bozmaya, bulanıklaştırmaya, yozlaştırmaya ve Alevilik olmaktan çıkarmaya yönelik hareketlere sessiz kalamayız.
Gerçeğe yaslanmalı ve gerçeği söylemeliyiz.
Yüce olan gerçektir ve o nedenledir ki “gerçeğe hu” diyoruz. 09.02.2007