OĞLAN ŞEYH İBRAHİM MAŞUKİ
Baba mesleğini çok genç yaşlarda ve çok kısa sürede yukarılara taşıyan, kırsal kesimden İstanbul’a gelerek kitleleri etkileyen ender kişilerden birisi olarak karşımıza çıkmaktadır Maşuki. Çok genç olmasının yanında bilgi ve tecrübesi sayesinde ön plana çıkması ve Şeyh unvanını alması yine de kendisine oğlan diye adlandırılan unvanı almasını engellemeyecektir. Anadolu’nun köylerinde oğlan sözcüğü çok daha erkek çocuklar için sıkça kullanılır. Bu nedenle kendisine daha babasının sağlığında şeyh dedirtecek hem de hem de gençliğin vurgusuyla hitap edilecektir.
Bu genç yaşında Şeyhliğe yükselip, Oğlan adını almasında en büyük etken babasının da zamanın en güçlü Şeyhlerinden birisi olmasının etkisi olduğu düşünülebilir. Kanuni döneminde iki kez sorgulanıp serbest bırakılan Pir Aliyy-_i Aksarayı’nın adının ve şöhretinin etkili olduğu bir gerçektir. Mehdilik iddiasıyla Kanuni Sultan Süleymana jurnal edilen Aksaray’ı, memleketi Aksaray’da bir kez yargılanmış suçsuz bulunarak serbest bırakılmış, ikincisinde bizzat Kanuni Sultan Süleyman tarafından İran seferi sırasında yine Aksaray’da sorgulanıp suçsuz bulunmuştur.[1]Aksaray’ının ölüm tarihini Gölpınarlı mezar taşından 1528 olarak okumuştur.[2]
İsmail Kaygusuz Pir Aliyy_i Aksaray’nın yargılama sırasında düşüncelerinden geri adım attığı kanaatindedir.[3] Ki bu görüş akla biraz daha yatkın gelmektedir.Çünkü bu dönemlerde Anadolu isyanlarının en yoğun yaşandığı dönemlerdir.1526 yılında yapılan Kalender Çelebi İsyanı[4] da bu zamana denk gelmektedir.İsyanların başlangıcında en ufak bir kıpırtı bile devlete pahalıya mal olmaktadır.Kardeşlerini ve öz oğullarını acımasızca öldüren padişahların böyle hoş görülü davranması da düşünülemezdi elbet.Yine Kaygusuz baba oğul arasındaki görüşmede babanın oğluna öğüdüne yer verdiği oyun kurgusunda şöyle seslendirmektedir babayı “Kurbanlık kuzum,Kurbanlık İsmail’im Şeyh baban seni bir daha zor görür Yaşamak istiyorsan sözlerimi dinle. Va’zlarında düşüncelerine kılıf geçirip, öyle kelimelere dök”[5]
Genç yaşında Aksaray’dan çıkıp İstanbul’a gelen genç Şeyh bilgi ve tecrübelerini artırmak için bütün kütüphanelere girip çıkmış, din adamlarının vaazlarını kaçırmamıştır. Nasıl ki Aksaray kendisine dar gelip kaçıp İstanbul’a gitmek istediyse, edindiği bilgiler ve dinlediği hocalar da kendisine küçük gelmiştir.
Yerinde duramayan genç Şeyh önceleri Edirne’de bir müddet kaldıktan sonra yine İstanbul’a gelmiştir. Camilerde verdiği vaazlar çoklarını etkilemiş, hatta kendisine bağlı halifeler tarafından genç Şeyh uyarılmış ki, başı belaya girmesin. Yobazlığa ve karanlık düşüncelere bayrak kaldırmış ve onları her gördüğü yerde şiddetle eleştirmekten de kaçınmamıştır.Bu işte babasının önceki tutumu etkili olsa gerek ki, düşüncelerinden ödün vermeye yanaşmamıştır.
Maşuki’nin yaşadığı dönem gerçekten de düşüncelerini açıklama şöyle dursun fikir adına nefes almanın bile zor olduğu bir döneme denk gelmektedir. Çünkü bu dönemde yaşayan zalim,acımasız, vicdansız, kendi düşüncelerinin dışında başka düşünceye hak tanınsın istemeyen Müftü Ebu Suud Efendi ile Şeyhülislam İbn-i Kemal’in ağızlarından çıkan her şeyin yargıya ve karşı düşünceye meydan bırakmayan fetvaları cellat olarak aydınların tepesinde dolaşmaktadır. Gerek 13. yüzyıl aydını Yunus Emre, Gerek 15. Yüzyılın bilgesi Şeyh Bedrettin adlarının bile zındık diye yasaklandığı bir fetva ortamında yaşamaktadır genç Maşuki. Bu dönem hiçbir din adamının düşüncesi onlara ters gelemezdi ve karşısında başka bir fikir yürütülemezdi. İşte bu nedenlerle de İbrahim Maşuki’nin bu dönemde yaşaması, yeni fikirler üretmesi bir talihsizlikti.
Doğumu konusunda kesin bilgi verilmeyen Maşuki henüz bıyıkları terlemeye,delikanlılık yaşamını sürdürmeye başladığı bir anda ortaya kendi fikirleriyle çıkıyordu.
Gerek Gölpınarlı, gerek Ocak, onun Melami düşünceleri içinde olduğunu ve kendisinin ve babasının Bayramı Melamiliğini bir ön safhaya taşıdığını söylerler. Ve çeşitli Melamı kaynaklarından aktarılan bilgiler ışığında Şeyhi topluma sunarlar.
Genç Şeyh coşkulu kalabalıkları arkasından sürükleyip düşüncelerini coşkulu bir ırmağın akışı gibi anlatmaktadır.Bu nedeniyle de vaazlarında aktardığı fikirler onu mülhit, zındık, Rafızi, dinden çıkmış olarak muhbirlemeye kadar götürmektedir.Coşkulu konuşmalarının yanında güzel şiirleriyle de toplumu etkilediği anlatılmaktadır.
Ne suretde zuhur itsen seni arif bilür şeksiz
Melaik sureti olsun ve ger perri ger insan
Veli insan gibi mazhar olumaz zatına hergiz
Ki anı suretin üzre halkettin edüp ihsan
Veli insandan kamil ki sana ola ayine
Değildir sureti insan ola hem sireti hayvan[6]
Maşuki’nin İstanbul’a gelişinden bir yıl sonra babasının öldüğü ve kendisinin henüz 19 yaşında olduğu melamı kaynaklarında verilmektedir. Özellikle İstanbul Ayasofya ve Bayazıt camililerindeki ateşli vaazlarının çok ilgi uyandırdığı, çevresine toplanan yığınların Osmanlı ulemasını rahatsız ettiği bilinen bir gerçektir. Ancak zamanla Kanuniye bilgiler ulaştırılmakta olup ve Kanuni’nin de babasına göstermiş olduğu ilgi ve alakadan dolayı Maşuki’i memleketine gitmesini tavsiye ile, yaşlı halifelerinin de buna uyması için baskı yaptıkları, Maşuki’nin se buna uymadığı anlatılmaktadır.
Kaygusuz çalışmalarında Maşuki’nin daha çok Bedrettin’in etkisinde kaldığını,Onun Varidat’ı çok iyi bildiğini ve yorumladığını söylemektedir.Daha çok da Yunus Emre’nin tasavvufi görüşlerini benimsediğini kaydeder ve Altıncı Nevizade Atai’nin Zeyl-i Şakayık adlı eserinde şu görüşleri Türkçeleştirerek aktarır. “İsmail Maşuki büyük çekiciliğe sahipti. Genellikle camilerde va’zlarında öğüt verir. Tefsir aktarır, toplantılar yapıp yol gösterirdi. Halktan,askerden pek çok kimseyi kendine bağlamıştı. Söyledikleri halk arasında gürültülere neden oluyordu. Coşku halindeyken söylediği doğaçlama şiirleri kendine çok ün kazandırmıştı.”[7] Yine şu bilgiler Semera ül Fuat’tan aktarılmıştır “ Oğlan Şeyh İstanbul’a geldiğinde halk bir birini ezercesine ziyaretine gidiyordu. Çekemeyenler müzevirliğe başladı. Ona gösterilen ilgi ve sevgiyi haber alan Sultan Süleyman, kendisine şu haberi gönderdi size suikast yapılma ihtimali vardır. En iyisi siz geldiğiniz yere Aksaray’a dönünüz”[8] dediği yazılmıştır. Bu da gösteriyor ki Maşuki’nin fikirleri devrin ulemasını oldukça rahatsız etmiştir.
Ancak zaman Maşuki’yi hızla bir tehlikenin içine soktuğu gerçeğini de gözlerden kaçırmamaktadır.İhbar üstüne ihbarlar gerek Ebu Suud gerekse İbni Kemal’in eline büyük bir koz vermektedir.Derhal mahkeme kurulu haftalarca süren sorgulamaların ardından çokça tanık dinlenir ve bir çok din bilgini ve ulemanın da hazır bulunduğu mahkemede genç şeyh ve halifelerine idam kararı çıkar. Ve bu kararın çıkmasına etkili olan görüşlerden birisini Prof. Mustafa Akdağ kaynaklardan şöyle aktarıyor “ Şeyh İsmail (Oğlan Şeyh) adlı birisinin Tanrı insan kaderine ve davranışlarına karışmaz. Yasaklar ve sevaplar uydurmadır”[9]
İbrahim Maşuki’nin idam tarihi konusunda iki farklı fikir üzerinde durulmaktadır.Birincisi 1529 ikincisi 1539 yani 19 veya 29 yaşlarında idam edilmiş olduğu ortaya çıkıyor.Ocak’ın verdiği bilgilere göre Gölpınarlı önceki verdiği tarihi 1539 olarak düzeltmiştir.[10] Bu tartışmalar ışığında hangi tarih doğru olursa olsun sonuçta Şeyhin delikanlı denecek yaşta idam edilmiş olduğu ortadadır.
Maşuki’ye yargılamalarında şu suçların isnat edildiği kaynaklarda yer almaktadır.
1) İnsanın kadim olduğu
2) İnsanın insan olduktan sonra hiçbir şeyin haram olmayacağı
3) Babasının kutb,kendisinin Mehdi olduğu, kendisine inanmayanların imanlarının sağlam olmadığı
4) Şeriatın haram dediği şeylerin helal olduğu Hz. Musa için “ Küstah Musa” dediği
5) Namaz kılanların cenneti görmek için kıldıkları, cennete “biz merkebimizi bağlamayız” dediği
6) Şarap aşk kamışıdır, cezbe-i ilahidir, bunlarda herhangi bir sakınca yoktur,mümüne helaldır dediği
7) Yemek, içmek, uyumak hepsinin ibadet olduğu
8) Oruç, zekat, hac insanlara cürüm için gelmiştir. Bunların bir anlamı yoktur, mümin olana yılda iki bayram namazı kafidir. Gerisi avam içindir, bir birinin semerini yememeleri için emrolunmuştur.
9) İki bayram namazında secde yerine beni görün dediği
10) Zina ve livatada sakınca yoktur, bunlar aşkın lezzetidir dediği
11) Her kişi tanrıdır,her suretten görünen odur dediği
12) Ruh bir bedenden çıkar bir bedene göçer dediği
13) Kabir azabı, soru, hesap yoktur dediği
14) Ehlullah’ın ardından iki rekat namaz kılmak yeterlidir dediği
15) Kutub başı, arş da ayağı Ferş de on sekiz bin aleme doludur,Asıl tanrı bu kimsedir dediği
16) Müritlerine karılarının, oğlanınız, cariyeniz size helaldır bunların cümlesi ise Ehlüllaha helaldır dediği
17) Görünen tanrıya tapmak gerekir dediği
18) Oğulu, kızı yaratan insanın kendisidir, kişi bir kadına varır onunla birleşir, doğan çocuğa Allah yarattı denir, oysa insan kendisi yaratmıştır.[11]
İsmail Maşuki’nin dile getirdiği fikirler olarak sıralanan bu bilgiler mahkeme tutanaklarında yer almaktadır. Üstelik bu konuya tanık olanların da isimleri sekiz kişi olarak mahkeme sicil tutanaklarında yer almaktadır.Tutanaklarda bulunan bu fikirler boş yere isnat edilmiş olamaz. İslam düşüncesine karşı görüşler olan bu düşünceler şeyhin genç yaşlarda ölümüne neden olabilecek delillerden başka bir şey değildir. Gölpınarlı tarafından yayımlanan manzumeden alıntı yapan A.Yaşar Ocak, Maşuki’nin tıpkı Hallacı Mansu gibi Enel Hak dediğini” ifade ediyor[12]
Ayn-ı Hak oldu vücudum kaçma ey Hak sureti
Hak ile Hak olagör, gel vahmi ko, şeytandır
[1] Abdulbaki Gölpınarlı, Melamiler s.43, Ahmet Yaşar Ocak Mülhitlert Ve Zındıklar s.271
[2] Gölpınarlı age. S.45
[3] İsmail Kaygusuz, Oğlan Şeyh Maşuki Duruşması s.20, Alev yayınları, İstanbul 1999
[4] Gülağ Öz, İslamiyet Türkler Alevilik Kalender Çelebi Bölümü s.211,3.baskı Ankara
[5] İsmail Kaygusuz, age.s.22
[6] A.Yaşar Ocak, Mülhitler Zındıklar, s.275 Tarih Kurumu Yayınları
[7] Zeyl-i Şakayık’ dan aktaran İsmail Kaygusuz. Age.s.31İsmail Kaygusua
[8] Semerat-ül Fuat( Sarı Abdullah Efendi)‘dan Aktaran İsmail Kaygusuz. S.39
[9] Prof.Dr. Mustafa Akdağ, Türkiyenin İktisadi ve İçtimai Tarihi c.2 s.466 Tekin yay. 1979
[10] A.Yaşar Ocak ağe. S.282-283
[11] age. S.287
[12] age s. 289