Hüseyin Gazi Derneği ve Vakfı
Hüseyin Gazi binse gelse atına İnan olmaz çarkı felek zatına
Hz. Ali Hacı Bektaş-ı Veli Atatürk
Oğlan Şeyh İbrahim Maşuki

Bu içerik 10 Aralık 2011 00:00 tarihinde eklendi ve 32.125 kez gösterildi

Makaleler Anasayfa | Gülağ ÖZ | Ali YILDIRIM |

OĞLAN ŞEYH İBRAHİM MAŞUKİ

 Baba mesleğini çok genç yaşlarda ve çok kısa sürede yukarılara taşıyan, kırsal kesimden İstanbul’a gelerek kitleleri etkileyen ender kişilerden birisi olarak karşımıza çıkmaktadır Maşuki. Çok genç olmasının yanında bilgi ve tecrübesi sayesinde ön plana çıkması ve Şeyh unvanını alması yine de kendisine oğlan diye adlandırılan unvanı almasını engellemeyecektir. Anadolu’nun köylerinde oğlan sözcüğü  çok daha erkek çocuklar için sıkça kullanılır. Bu nedenle kendisine daha babasının sağlığında şeyh dedirtecek hem de hem de gençliğin vurgusuyla hitap edilecektir.

Bu genç yaşında Şeyhliğe  yükselip, Oğlan adını almasında en büyük etken babasının da zamanın en güçlü Şeyhlerinden birisi olmasının etkisi olduğu düşünülebilir. Kanuni döneminde iki kez sorgulanıp serbest bırakılan Pir  Aliyy-_i Aksarayı’nın adının ve şöhretinin etkili olduğu bir gerçektir. Mehdilik iddiasıyla Kanuni Sultan Süleymana jurnal edilen Aksaray’ı, memleketi Aksaray’da bir kez yargılanmış suçsuz bulunarak serbest bırakılmış, ikincisinde bizzat Kanuni Sultan Süleyman tarafından İran seferi sırasında  yine Aksaray’da sorgulanıp suçsuz bulunmuştur.[1]Aksaray’ının ölüm tarihini Gölpınarlı mezar taşından 1528 olarak okumuştur.[2]

İsmail Kaygusuz Pir Aliyy_i Aksaray’nın  yargılama sırasında düşüncelerinden geri adım attığı kanaatindedir.[3] Ki bu görüş akla biraz daha yatkın gelmektedir.Çünkü bu dönemlerde Anadolu isyanlarının  en yoğun yaşandığı dönemlerdir.1526 yılında yapılan Kalender Çelebi İsyanı[4] da bu zamana denk gelmektedir.İsyanların başlangıcında en ufak bir kıpırtı bile devlete pahalıya mal olmaktadır.Kardeşlerini ve öz oğullarını acımasızca öldüren padişahların böyle hoş görülü davranması da düşünülemezdi elbet.Yine Kaygusuz baba oğul arasındaki görüşmede babanın oğluna öğüdüne yer verdiği oyun  kurgusunda şöyle seslendirmektedir babayı “Kurbanlık kuzum,Kurbanlık İsmail’im Şeyh baban seni bir daha zor görür Yaşamak istiyorsan sözlerimi dinle. Va’zlarında düşüncelerine kılıf geçirip, öyle kelimelere dök”[5]

Genç yaşında Aksaray’dan çıkıp İstanbul’a gelen genç Şeyh bilgi ve tecrübelerini artırmak için bütün kütüphanelere girip çıkmış, din adamlarının  vaazlarını kaçırmamıştır. Nasıl ki Aksaray kendisine dar gelip kaçıp İstanbul’a gitmek istediyse, edindiği bilgiler ve dinlediği hocalar da kendisine küçük gelmiştir.

Yerinde duramayan genç Şeyh önceleri Edirne’de bir müddet kaldıktan  sonra yine İstanbul’a gelmiştir. Camilerde verdiği vaazlar çoklarını etkilemiş, hatta kendisine bağlı halifeler tarafından  genç Şeyh uyarılmış ki, başı belaya girmesin. Yobazlığa ve karanlık düşüncelere bayrak kaldırmış ve onları her gördüğü yerde şiddetle eleştirmekten de kaçınmamıştır.Bu işte babasının önceki tutumu etkili olsa gerek ki, düşüncelerinden ödün vermeye yanaşmamıştır.

Maşuki’nin yaşadığı dönem gerçekten de  düşüncelerini açıklama şöyle dursun fikir adına  nefes  almanın  bile zor olduğu bir döneme denk gelmektedir. Çünkü bu dönemde yaşayan zalim,acımasız, vicdansız, kendi düşüncelerinin dışında başka düşünceye hak tanınsın istemeyen Müftü Ebu Suud Efendi ile Şeyhülislam İbn-i Kemal’in ağızlarından çıkan her şeyin yargıya ve karşı düşünceye meydan bırakmayan fetvaları cellat olarak aydınların tepesinde dolaşmaktadır. Gerek 13. yüzyıl aydını Yunus  Emre, Gerek 15. Yüzyılın bilgesi Şeyh Bedrettin adlarının bile zındık diye yasaklandığı bir fetva ortamında yaşamaktadır genç Maşuki. Bu dönem hiçbir din adamının düşüncesi onlara ters gelemezdi ve karşısında başka bir fikir yürütülemezdi. İşte bu nedenlerle de  İbrahim Maşuki’nin bu dönemde yaşaması, yeni fikirler üretmesi bir talihsizlikti.

Doğumu konusunda kesin bilgi verilmeyen Maşuki henüz bıyıkları terlemeye,delikanlılık yaşamını sürdürmeye başladığı bir anda ortaya kendi fikirleriyle çıkıyordu.

Gerek  Gölpınarlı, gerek Ocak, onun Melami düşünceleri içinde olduğunu ve kendisinin ve babasının Bayramı Melamiliğini bir ön safhaya taşıdığını söylerler. Ve çeşitli Melamı kaynaklarından aktarılan bilgiler ışığında Şeyhi topluma sunarlar.

Genç Şeyh coşkulu kalabalıkları arkasından sürükleyip düşüncelerini coşkulu bir ırmağın akışı gibi anlatmaktadır.Bu nedeniyle de vaazlarında aktardığı fikirler onu mülhit, zındık, Rafızi, dinden çıkmış olarak muhbirlemeye kadar götürmektedir.Coşkulu konuşmalarının yanında güzel şiirleriyle de toplumu etkilediği anlatılmaktadır.

 

Ne suretde zuhur itsen seni arif bilür şeksiz

Melaik sureti olsun ve ger perri ger insan

 

Veli insan gibi mazhar olumaz zatına hergiz

Ki anı suretin üzre halkettin  edüp ihsan

 

Veli insandan kamil ki sana ola ayine

Değildir sureti insan ola hem sireti hayvan[6]

 

Maşuki’nin İstanbul’a gelişinden bir yıl sonra babasının öldüğü ve kendisinin  henüz 19 yaşında olduğu melamı kaynaklarında verilmektedir. Özellikle İstanbul Ayasofya ve Bayazıt camililerindeki ateşli vaazlarının çok ilgi uyandırdığı, çevresine toplanan yığınların Osmanlı ulemasını rahatsız ettiği bilinen bir gerçektir. Ancak zamanla  Kanuniye bilgiler ulaştırılmakta olup ve Kanuni’nin de  babasına göstermiş olduğu ilgi ve alakadan dolayı Maşuki’i memleketine gitmesini tavsiye ile, yaşlı halifelerinin de buna uyması için  baskı yaptıkları, Maşuki’nin se buna uymadığı anlatılmaktadır.

Kaygusuz çalışmalarında  Maşuki’nin daha çok Bedrettin’in etkisinde kaldığını,Onun Varidat’ı çok iyi bildiğini ve yorumladığını söylemektedir.Daha çok da  Yunus Emre’nin tasavvufi görüşlerini benimsediğini kaydeder ve Altıncı Nevizade Atai’nin Zeyl-i Şakayık adlı eserinde şu görüşleri Türkçeleştirerek aktarır. “İsmail Maşuki büyük çekiciliğe sahipti. Genellikle camilerde va’zlarında öğüt verir. Tefsir aktarır, toplantılar yapıp yol gösterirdi. Halktan,askerden pek çok kimseyi kendine  bağlamıştı. Söyledikleri halk arasında gürültülere neden oluyordu. Coşku halindeyken söylediği doğaçlama şiirleri kendine  çok ün kazandırmıştı.”[7] Yine  şu bilgiler Semera ül Fuat’tan aktarılmıştır “ Oğlan Şeyh İstanbul’a geldiğinde halk bir birini ezercesine ziyaretine gidiyordu. Çekemeyenler müzevirliğe başladı. Ona gösterilen ilgi ve sevgiyi haber alan Sultan Süleyman, kendisine  şu haberi gönderdi size suikast yapılma ihtimali vardır. En iyisi siz geldiğiniz yere Aksaray’a dönünüz”[8] dediği yazılmıştır. Bu da gösteriyor ki Maşuki’nin fikirleri devrin ulemasını oldukça rahatsız etmiştir.

Ancak zaman Maşuki’yi hızla bir tehlikenin içine soktuğu gerçeğini de gözlerden kaçırmamaktadır.İhbar üstüne ihbarlar gerek Ebu Suud gerekse İbni Kemal’in eline büyük bir koz vermektedir.Derhal mahkeme kurulu haftalarca süren sorgulamaların ardından çokça tanık dinlenir ve bir çok  din bilgini ve ulemanın da hazır bulunduğu mahkemede genç şeyh ve halifelerine idam kararı çıkar. Ve bu kararın çıkmasına etkili olan görüşlerden birisini Prof. Mustafa Akdağ  kaynaklardan şöyle aktarıyor “ Şeyh İsmail (Oğlan Şeyh) adlı birisinin Tanrı insan kaderine ve davranışlarına karışmaz. Yasaklar ve sevaplar uydurmadır”[9]

İbrahim Maşuki’nin idam tarihi konusunda iki farklı fikir üzerinde durulmaktadır.Birincisi 1529 ikincisi 1539 yani 19 veya 29 yaşlarında idam edilmiş olduğu ortaya çıkıyor.Ocak’ın verdiği bilgilere göre Gölpınarlı önceki verdiği tarihi 1539 olarak düzeltmiştir.[10] Bu tartışmalar ışığında hangi tarih doğru olursa olsun sonuçta Şeyhin delikanlı denecek yaşta idam edilmiş olduğu ortadadır.

Maşuki’ye yargılamalarında şu suçların isnat edildiği kaynaklarda yer almaktadır.

1)      İnsanın kadim olduğu

2)      İnsanın insan olduktan sonra hiçbir şeyin haram olmayacağı

3)      Babasının kutb,kendisinin Mehdi olduğu, kendisine inanmayanların imanlarının sağlam olmadığı

4)      Şeriatın haram dediği şeylerin helal olduğu Hz. Musa için “ Küstah Musa” dediği

5)      Namaz kılanların cenneti görmek için kıldıkları, cennete “biz merkebimizi bağlamayız” dediği

6)      Şarap aşk kamışıdır, cezbe-i ilahidir, bunlarda herhangi bir sakınca yoktur,mümüne helaldır dediği

7)      Yemek, içmek, uyumak hepsinin  ibadet olduğu

8)      Oruç, zekat, hac insanlara cürüm için gelmiştir. Bunların bir anlamı yoktur, mümin olana  yılda iki bayram namazı kafidir. Gerisi avam içindir, bir birinin semerini yememeleri için emrolunmuştur.

9)      İki bayram namazında secde yerine beni görün dediği

10)   Zina ve livatada sakınca yoktur, bunlar aşkın lezzetidir dediği

11)   Her kişi tanrıdır,her suretten görünen odur dediği

12)   Ruh bir bedenden çıkar bir bedene göçer dediği

13)   Kabir azabı, soru, hesap yoktur dediği

14)   Ehlullah’ın ardından iki rekat namaz kılmak yeterlidir dediği

15)   Kutub başı, arş da ayağı Ferş de on sekiz bin aleme doludur,Asıl tanrı bu kimsedir dediği

16)   Müritlerine karılarının, oğlanınız, cariyeniz size helaldır bunların cümlesi ise Ehlüllaha helaldır dediği

17)   Görünen tanrıya tapmak gerekir dediği

18)   Oğulu, kızı yaratan insanın kendisidir, kişi bir kadına varır onunla birleşir, doğan  çocuğa  Allah yarattı  denir, oysa insan kendisi yaratmıştır.[11]

İsmail Maşuki’nin dile getirdiği fikirler olarak  sıralanan bu bilgiler mahkeme tutanaklarında yer almaktadır. Üstelik  bu konuya tanık olanların da isimleri  sekiz kişi olarak mahkeme  sicil tutanaklarında yer almaktadır.Tutanaklarda bulunan bu fikirler boş yere isnat edilmiş olamaz.  İslam düşüncesine karşı görüşler olan bu düşünceler şeyhin genç yaşlarda ölümüne  neden olabilecek delillerden başka bir şey değildir. Gölpınarlı tarafından yayımlanan manzumeden alıntı yapan A.Yaşar Ocak, Maşuki’nin  tıpkı  Hallacı Mansu gibi Enel Hak dediğini” ifade ediyor[12]

 

Ayn-ı Hak oldu vücudum kaçma ey Hak sureti

Hak ile Hak olagör, gel vahmi ko, şeytandır


[1]  Abdulbaki Gölpınarlı, Melamiler  s.43, Ahmet Yaşar Ocak Mülhitlert Ve Zındıklar s.271

[2]  Gölpınarlı  age. S.45

[3] İsmail Kaygusuz, Oğlan Şeyh Maşuki Duruşması s.20, Alev yayınları, İstanbul 1999

[4] Gülağ Öz, İslamiyet Türkler Alevilik Kalender Çelebi Bölümü s.211,3.baskı Ankara

[5]  İsmail Kaygusuz, age.s.22

[6] A.Yaşar Ocak,  Mülhitler Zındıklar, s.275 Tarih Kurumu Yayınları

[7]   Zeyl-i Şakayık’ dan aktaran İsmail Kaygusuz. Age.s.31İsmail Kaygusua

[8]   Semerat-ül Fuat( Sarı Abdullah Efendi)‘dan Aktaran İsmail Kaygusuz. S.39

[9]  Prof.Dr. Mustafa Akdağ, Türkiyenin İktisadi ve İçtimai Tarihi c.2 s.466 Tekin yay. 1979

[10] A.Yaşar Ocak ağe. S.282-283

[11]  age. S.287

[12]  age s. 289

YORUMLAR (0)
Ad Soyad * Güvenlik *
Diğer Makaleleri
Balkanlarda Bektaşilik

Gülağ ÖZ 10 Nisan 2017 01:01

Balkanlarda Bektaşilik

Balkan coğrafyası Osmanlı açısından nasıl önemliyse bugüne baktığımızda Alevi Bektaşilik açısından önemi ve etkisi görülmektedir.

SEYYİT BATTAL GAZİ

Gülağ ÖZ 22 Mart 2017 00:00

SEYYİT BATTAL GAZİ

Ahmet YESEVİ ve Türkistan

Gülağ ÖZ 07 Ocak 2017 01:01

Ahmet YESEVİ ve Türkistan

Asırlardır dünyamızı aydınlatan,insanımızın usundan çıkmayan Ahmet Yesevi; bugün Anadolu Türkünün içinde yaşayan bir bilge kişidir.

Alevi Katliamlarında Bir Padişah (4.Murat)

Gülağ ÖZ 05 Ocak 2017 00:00

Alevi Katliamlarında Bir Padişah (4.Murat)

DÜŞKÜNLÜK

Gülağ ÖZ 28 Mart 2012 00:00

DÜŞKÜNLÜK

ALEVİ AYDINI OLMAK

Ali YILDIRIM 29 Şubat 2012 00:00

ALEVİ AYDINI OLMAK

SİVRİALAN KÖYÜNDE ALEVİLİK-BEKTAŞİLİK ZİYARET YERLERİ VE OCAKLAR

Gülağ ÖZ 25 Şubat 2012 00:00

SİVRİALAN KÖYÜNDE ALEVİLİK-BEKTAŞİLİK ZİYARET YERLERİ VE OCAKLAR

Büyükelçinin vaazı ve Diyanet’in Dedeleri

Ali YILDIRIM 10 Aralık 2011 00:00

Büyükelçinin vaazı ve Diyanet’in Dedeleri

Düğün değil bayram değil...

Ali YILDIRIM 10 Aralık 2011 00:00

Düğün değil bayram değil...

Alevilik nedir, Günümüz Aleviliğinin Evrensel Değerleri

Ali YILDIRIM 10 Aralık 2011 00:00

Alevilik nedir, Günümüz Aleviliğinin Evrensel Değerleri