Hüseyin Gazi; Malatyalı Seydî Battal Cafer Gazi’nin aziz babasıdır. Bir ulu Bektaşî tekkesidir. Yüzden fazla yalınayak başı kabak ârif-i billah, fakirlikle iftihar
eder fukaraları, agâh (bilen, bilgili, haberli, uyanık) dervişleri var ki her biri Farsça ve Arapça bilir, tabiat sahibi (güzel huylu), maarif ehli (eğitim görmüş), gönlü
yaralı insanlardır. Azizin nur dolu kabrine girip bir Yâsin-i şerîf okuyup aşinalık
(tanışıklık) kazandık.
Nur dolu mezarının dört tarafı türlü türlü yaldızlı ve parlak şamdanlar, çerağdanlar ve Kur’an-ı Kerîmler ile süslenmiştir.
Yaz meydanları ve kış meydanları vardır. Bütün Çubukovası, Yabanovası ve Murtatovaları ayak altında apaçık görülür.
Ve bu türbenin evkâfı gayet çoktur. Senede bir kere büyük mevlûdü olup kırk elli
bin âdem toplanır. Zira bu Hüseyin Gazi, İmam Hüseyin evlâdından seyyidlerden olup İmam Hüseyin gibi bu Hüseyin Gazi de küffar elinde yüce din uğuruna
244 (858) tarihinde Harun Reşid devrinde şehit olmuştur.
Bu tekkede olan fukaraya Balıkhisar’da elimize giren Tanrı’nın ihsanı olan hediyelerden on kuruş sadaka verdik ve üç kurban kestik. Şeyh Memi Can Dede’nin
hayır duasını alıp bütün fukara gülbâng-ı Muhammedî çektiler.”
…
Sonunda 1058 Rebiulâhir’inin başında (25 Nisan 1648) yine Hüseyin Gazi Köyü’ne geldik. Böyle birer ikişer kere konuk olduğumuz köyler gayet çoktur. Ama
bu mahalde açıkça hatırıma bu beyt gelince türbesinin duvarının yüzüne küstahane yazıldı. Müfred:
Gelip ettik du’â ile niyazı
Bize himmet ede Hüseyin Gazi
Allah sırrını aziz etsin.